İçeriğe geç

Kamusu Türki hangi dönem ?

Kamusu Türki Hangi Dönem? Osmanlı’nın Dil ve Sözlük Bilimine Açılan Kapısı

Giriş: Bir Kelime Hazinesinin Peşinde

Dil, bir milletin hafızasıdır. Her kelime, geçmişten bugüne taşınan bir kültür parçası, her sözlük ise bu hafızayı koruyan bir hazine gibidir. Osmanlı döneminde yazılan sözlükler, yalnızca kelime anlamlarını değil, aynı zamanda o dönemin düşünce dünyasını da yansıtır. “Kamusu Türki” de bu hazinelerden biridir.

Peki, bu önemli eser hangi dönemde yazılmıştır? Hangi şartlarda ortaya çıkmıştır? Gelin, tarihsel ve bilimsel bir mercekten bu sorunun yanıtını birlikte arayalım.

Kamusu Türki Nedir?

“Kamusu Türki”, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yazılmış en önemli Türkçe sözlüklerden biridir. Eserin tam adı “Kāmûs-ı Türkî” olup, ünlü Osmanlı sözlükçüsü Şemseddin Sami tarafından kaleme alınmıştır. Bu sözlük yalnızca kelimeleri açıklamakla kalmaz; Türk dilinin sadeleşmesi ve modernleşmesi yolundaki en büyük adımlardan biri olarak kabul edilir.

Hangi Dönemde Yazılmıştır?

1. Geç Osmanlı Dönemi (19. Yüzyıl Sonu)

Kāmûs-ı Türkî, 19. yüzyılın son çeyreğinde, 1899 yılında İstanbul’da yayımlanmıştır. Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat ve Islahat reformlarının ardından modernleşme çabalarının hız kazandığı bir zamana denk gelir.

Dil alanında da aynı şekilde büyük bir dönüşüm yaşanmaktadır: Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsça kelimelerle ağırlaşmış; halkın konuştuğu Türkçe ile yazı dili arasındaki fark giderek büyümüştür. Şemseddin Sami, işte bu noktada dilin sadeleşmesi ve halka yakınlaşması için Kāmûs-ı Türkî’yi kaleme almıştır.

2. Dil Reformlarının Başlangıcı

Kāmûs-ı Türkî’nin yazıldığı dönem, yalnızca Osmanlı’nın siyasi anlamda değil, kültürel anlamda da değişim içinde olduğu bir zamandır. Tanzimat Fermanı (1839) ile başlayan modernleşme hareketleri, edebiyattan basına kadar her alanda etkili olmuş; dilin sadeleşmesi de bu hareketin önemli bir parçası haline gelmiştir.

Şemseddin Sami’nin amacı yalnızca bir sözlük yazmak değil, aynı zamanda Türkçeyi Arapça ve Farsça etkisinden arındırarak “ulusal bir dil” haline getirmekti. Bu yönüyle Kāmûs-ı Türkî, Cumhuriyet döneminde yapılacak dil reformlarının da öncülü olarak kabul edilir.

Kāmûs-ı Türkî’nin Özellikleri ve Bilimsel Önemi

1. Dilbilimsel Yaklaşım

Kāmûs-ı Türkî, klasik sözlüklerden farklı olarak yalnızca kelimelerin anlamlarını değil, kullanım bağlamlarını, kökenlerini ve gramer yapılarını da açıklar. Bu da onu sadece bir sözlük değil, aynı zamanda dilbilim açısından değerli bir araştırma kaynağı haline getirir.

Eserde yaklaşık 29.000’den fazla kelime yer alır ve bu kelimeler, halk dilinden seçilen örneklerle açıklanır. Bu yaklaşım, dönemin bilimsel sözlükçülük anlayışında önemli bir yenilik olarak kabul edilir.

2. Sade Türkçeye Vurgu

Şemseddin Sami’nin sözlüğü, dönemin ağır Osmanlıca üslubuna karşı bir tepki niteliği taşır. O, Türkçenin sadeleştirilmesi gerektiğini savunmuş ve bunu eserine yansıtmıştır.

“Milletin anlayamadığı bir dil, milletin dili olamaz.” diyerek dilin halkla buluşmasının önemini vurgulayan Sami, bu yaklaşımıyla dil devrimlerinin öncülerinden biri olmuştur.

3. Modern Türkçeye Etkisi

Kāmûs-ı Türkî, Cumhuriyet’in ilanından sonra başlatılan dil sadeleştirme çalışmalarında en çok başvurulan kaynaklardan biri olmuştur. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) 1932’deki kuruluş çalışmalarında bu sözlük önemli bir referans olarak kullanılmıştır.

Bu yönüyle eser, yalnızca Osmanlı’nın değil, modern Türkiye’nin de dil inşasında temel taşlardan biri olarak kabul edilir.

Tarihsel ve Kültürel Bağlamda Kāmûs-ı Türkî

19. yüzyıl sonu, Osmanlı için siyasi krizlerin, reform çabalarının ve kimlik arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemdi. Bu karmaşık ortamda dil, ulusal kimliğin en önemli unsurlarından biri olarak görülmeye başlandı.

Kāmûs-ı Türkî de tam bu noktada ortaya çıkarak sadece bir dil aracı değil, bir kimlik projesi işlevi gördü. Türkçenin bilim, edebiyat ve eğitim dili olarak güçlenmesinde büyük rol oynadı.

Sonuç: Geçmişten Günümüze Bir Dil Mirası

Kısacası, Kāmûs-ı Türkî 19. yüzyılın sonlarında, Osmanlı’nın modernleşme süreci içinde doğmuş bir eserdir. Şemseddin Sami’nin bu çalışması, yalnızca bir sözlük değil, aynı zamanda dilin toplumsal ve kültürel bir yapı taşı olduğunun güçlü bir kanıtıdır.

Bugün bile dil araştırmacılarının başvurduğu bu eser, geçmiş ile günümüz arasında köprü kuran bir başyapıt olma özelliğini korumaktadır.

Peki sizce dilin sadeleşmesi bir milletin kimliğini güçlendirir mi, yoksa zengin kelime hazinesini kaybetme riski taşır mı? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın, birlikte dilin geçmişi ve geleceği üzerine tartışalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap